Feminist Güzergâh, o kadar diyalektik bir yapıttır ki aslında kitap boyunca yöntem peşinde koşulmuştur. Bu kitap, tek bir feminizm adı altında birleştirilen çoklu feminizmlerin çelişkilerinin hepsini içererek tek bir derdi ortaya koyar. Kitabın yazarı Françoise Collin, bu durumu en çok kitabın son bölümü olan “Vaat Edilmiş Toprak”ta tartışır. Françoise Collin’e göre bu çelişkiler yani tüm bu feminizmler, birbirinden ayrılmayarak aslında tek bir çatı altındadır. Bu bütünleştirme işlemi, kitabı okurken aklımıza şu soruyu getirir: Feminizmi de genel olarak bir sömürü ilişkileri ağında bütünsel olarak düşünemez miyiz? Dolayısıyla feminizmi sömürünün bir çeşidi sonucunda ortaya çıkan hareket/düşünüş biçimi olarak değerlendirmek de yanlış olmayacaktır. Françoise Collin’de görülen bu Hegel etkisi aslında bizi doğrudan böyle bütünsel bir çıkarıma götürebilir. Bütünsel çıkarımlar da hiçbir hareketin etkisini sönümlendirmez; tersine bütünlük içinde ele alındıklarından, daha etkili çözüm yollarına başvurmaları sağlanabilir ve gerçeklikten kopuklukları önlenebilir. Fakat Collin bu fikre pek de katılmaz çünkü ona göre Marksizm’de “sürekli devrim” tek bir olaya, tek bir sömürüye indirgenmiştir.1Françoise Collin ve Irène Kauffer, Feminist Güzergâh, çev. Gülnur Acar Savran (Ankara: Dipnot Yayınları, 2016), 32. Fakat Henri Lefebvre, Bertell Ollman gibi sonraki dönem Marksistler ve Lenin gibi Marksist düşüncenin kurucuları, yöntemin bütünselliğe olan vurgusunu çok iyi anlatırlar. Marx direkt olarak kadın sömürüsüne vurgu yapmasa da Marx’ın Hegel’den devraldığı yöntem kadın sömürüsünü hariç tutacak anlayışta olamaz.
Yöntem bakımından gayet diyalektik olan bu kitabın bölüm içerikleri ise çok da farklı değildir. Kitap kabaca üç bölümden oluşsa da bunlardan ikisi önsöz ve sonsözü oluşturduğundan asıl odaklanılması gereken yer ikinci bölüm olan “Tüm Bir Güzergâh”ın alt başlıklarıdır. Bu alt başlıkları “Uçuş”, “Özel Olan Politiktir”, “Bedenim Benimdir”, “Eşit İşe Eşit Ücret”, “Biraz da Teori”, “Göstergeler Hükümdarlığı”, “Düşünce Dünyasının Rüzgârı”, “Kadın/Erkek Arkadaşlarımız, Kadın/Erkek Müttefiklerimiz” şeklinde sıralayabiliriz. Bu başlıklar önemlidir çünkü çalışmanın bir “bilinç aktarımı” meselesi olduğunu ve radikal feminist bir kanattan yazıldığını gösterir.
Liberal feminizme getirdiği eleştiriler yer yer göze çarpar. Collin için çok önemli bir mesele vardır ve bu, göz ardı edilmektedir. Kadınların eşitliği, onların “erkekleşmesi” değildir. Kadının istekleri “erkek gibi” olmak olmayabilir, eşitlik buradan hareketle oluşturulmaz. Ona göre kadınların çok sevdiği bir meslek dalı olabilir ama o meslek dalı sömürüye açık olmamalıdır.

“Özel alan politiktir” bölümünde Collin, sloganının çok anlamlılığı üzerine durmuştur. Politikleşmeden kastın yasallaştırma olabileceği ve böylelikle yasaların tümüyle özel alana müdahale edebileceği gibi anlamlar, bugün itibariyle yorumlanması daha muhtemel görüşlerdi. Fakat Collin, bu durumun 68 sonrası için değiştiğini, patriyarkadan sıyrılma ve daha özgürleştirici bir politik duruş olarak algılandığını belirtmektedir.2Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 42-43.
“Bedenim benimdir” bölümünde ise kürtaj hakkı meselesi üzerine durulmuştur. Daha geniş olarak, kadına anneliğin kontrolü üzerinden bir güç ilişkisi yaratan iktidarlardan bahsedilmiştir. Bu iktidara karşı geliş anneliğin kontrolü üzerinden değil, zorunlu anneliğin kontrolü üzerindendir. Collin buradan hareketle iktidarın eşcinseller üzerinden de yürüttüğü bir politika olduğunu belirtmiştir.3Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 69-71.
“Eşit İşe Eşit Ücret” bölümünde ise kadınların eşitleştirilmeye çalışılırken erkekleştirildiklerinden dem vurur ve bunu meslekler üzerinden açıklar. Mesele asla, erkeğin yaptığı işi yapmamak değildir. Onun için asıl eşitlik: erkeğin yaptığı işi yapmamayı tercih etmek ve bundan dolayı sömürü altında olmamaktır.
“Biraz da Teori” bölümünde ise eleştirel bir tutum takınarak tek cinsiyetin kadın olduğunu söyler.4Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 115. Bahsedilen noktada haklılık payı olsa da çift cinsiyet odaklı yapılmış bir eleştiri olduğu açıktır.
Bu iki önemli bölümden sonra kitabın geri kalan bölümleri sanat ve düşünce dünyası üzerinden kadının görünümünü ele alır ve tartışmaya açar. Bu yansıtmaların sonuçlarına odaklanır. 1973 ve günümüz arasında karşılaştırmalar yaparak ilerler hep. Buradaki dönüşüm önemlidir ama Collin’e göre feminist hareket hiçbir zaman ortak dünyayı terk etmemiştir. Başka “saf”larla birleşmeler de yaşamıştır.5Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 187.
Bazı çıkarımlarla eleştirilere maruz kalsa da Françoise Collin bizlere diyalektik yöntemin güzel bir şekilde kullanıldığı bir çalışma sunmuş ve yol yordam göstermiştir. Öte yandan ona sunulan eleştirilerde de haklılık payları vardır.
Kaynakça
- Collin, Françoise ve Kauffer, Irène. Feminist Güzergâh. çev. Gülnur Acar Savran. Ankara: Dipnot Yayınları, 2016.
© 2024 Çağ Akarken
Dipnotlar
- 1Françoise Collin ve Irène Kauffer, Feminist Güzergâh, çev. Gülnur Acar Savran (Ankara: Dipnot Yayınları, 2016), 32.
- 2Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 42-43.
- 3Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 69-71.
- 4Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 115.
- 5Collin ve Kauffer, Feminist Güzergâh, 187.